Bolu Faciası’nın derinlemesine analizi, siyasi tartışmalar ve bungalov krizi üzerindeki etkileriyle birlikte ele alınıyor. Bu trajik olayın arka planını, sorumluları ve sonuçlarını keşfedin.
Bolu faciasıyla birlikte yaşanan siyasi tartışmalar, maalesef ki facianın kendisi kadar gündemimizi meşgul etti geçtiğimiz hafta. Turizm Bakanı’nın oteli denetleme yetkisiyle ilgili ortaya attığı tartışmalar, bir anda ortamı gerdi. Suçlanan kişi ise muhalefetin önde gelen isimlerinden Tanju ÖZCAN olunca, kavgalar daha da alevlendi. 78 insanın hayatını kaybettiği bu faciada, siyasetin geldiği noktaya bakınca kendim için üzülüyorum. Siyasetçiler, “Sen suçlusun!” “Hayır, sen suçlusun!” gibi karşılıklı ithamlarla boğuşurken, bizler hayatımızı kaybediyoruz.
Siyasetçilerin ardında, onlara oy veren halk da otomatik olarak bu kavgaların tarafı haline geliyor. AKP’liler, bakanı koruyabilmek adına büyük bir gürültü koparıyor; Bolu Belediye Başkan Yardımcısı’nın gözaltına alınmasıyla muhalefet de kıyameti koparıyor. Ne zaman düzgün bir yaklaşım göreceğiz? Ne zaman “Bir facia yaşandı, burada bir sistem problemi var. Bakanlık, belediye, valilik; bu sorunu en düzgün şekilde nasıl çözebiliriz, bir araya gelip bunu konuşalım ki bir daha böyle bir facia yaşanmasın.” diyebilecek siyasi olgunluğu göstereceğiz?
Bu facia, ilk defa bir bakanı yerinden edebilecek gibi görünüyor çünkü Bakan Bey, AKP içinde pek de sevilen bir figür değil. Sorun, siyaseten değil; iş adamı gibi davranmasından kaynaklanıyor. Şimdi ise ilimize gelelim. Olay yaşandığında aklıma gelen ilk şey, Sakarya’daki muhtemelen düzgün denetlenmemiş ve pandemi sonrası hızla çoğalmış olan bungalov siteleri oldu. Çoğu için ruhsat çalışmaları bile yapılmamışken, bu bungalovların durumu ne olacak? Sapanca tepelerinde, ahşap yapılı binlerce bungalov var. Bunları şimdi kim denetleyecek? İçlerinde en fazla 3-4 kişi kalıyor; bir şey olsa nasıl olsa dışarıya çıkılır diye düşünecek miyiz?
Birçok bungalov, taze başkandan önce yapılmış ruhsatsız yapılar. Peki, bunların akıbeti ne olacak? Yusuf Alemdar’ın “Büyükşehir’i uğraştırma, ruhsatlandırma işlerini yap, geliri size kalsın.” diyerek Nihat Arda Şahin’e bu işi çözmesini istemesi de dikkat çeken bir kulis bilgisi. Ruhsatsız bungalovları ruhsat almaya zorlamak, onlara ceza keserek yasal zemine oturtmaya çalışmak; bunu yapmaya çalışan birine Sapanca gibi küçük bir ilçede oy olarak artı mı yazar, eksi mi yazar, zamanla göreceğiz. Ancak ortada ciddi bir sorun var ve bakalım bizim şehrimiz, 4000’den fazla yapıyı ilgilendiren bu sorunu ortak akılla çözecek mi? Yoksa herkes kaçak mı dövüşecek, ya da bir cesur kişi çıkıp “Ben bu işi çözerim!” diyerek mi yola devam edecek? Sizin fikriniz nedir?